Yapı Akustiği ile İlgili Bazı Kavramlar Ve Matematiksel Bağıntılar

Akustik enerji, hem içinde yayıldığı ortam tarafından hem de temasa geldiği yüzeyler tarafından soğurulur. Havadaki soğurulma, çok büyük salonlar dışında, yapı akustiğinde önemli bir rol oynamaz. Yüzeylerdeki soğurulma çok daha önemlidir. Öyle ki, yalnızca yüzeyde kullanılan maddenin cinsini değiştirerek bir çevrenin akustik özelliklerini tümüyle değiştirmek olanağı vardır. Genellikle, sert ve düzgün yüzeyler gelen enerjinin çoğunu yansıtırken, yumuşak ve gözenekli yüzeyler (kumaş, vb) gelen akustik enerjiyi büyük oranda soğururlar. Yüzeylerin soğurma yeteneklerini nicel olarak ifade etmek olanağı vardır. Bir yüzeyin alanı ne kadar büyükse, toplam olarak o kadar çok akustik enerji soğurabileceği açıktır. Ama, yüzeyin yapıldığı maddenin de soğurulan enerji miktarı üzerinde büyük etkisi vardır. Bir madde, üzerine gelen toplam akustik enerjinin tamamını soğuruyorsa, o ideal bir soğurucudur. Bu maddenin soğurma kat sayısının %100 olduğunu söyleriz. Başka bir madde, toplam akustik enerjinin ancak %40′ n soğuruyor kalanını yansıtıyorsa, onun soğurma katsayısı 0,40′ dır. Gelen akustik enerjiyi hiç soğurmayan, hepsini yansıtan bir maddenin soğurma katsayısı ise 0 ‘dır. Bütün maddelerin soğurma katsayıları 0 ile 1 arasında değişir. Fakat, soğurulan enerji miktarı, soğurulan sesin frekansına da bağlıdır. Yani, örneğin bir madde 125 Hz frekansı sesin enerjisinin %44′ ünü soğurabilirken, ayni madde, 1000 Hz’ lik sesin enerjisinin %62′ sini soğurabiliyor.

Kapalı Bir Ortamdaki Rezonans Frekansları Ve Akustik Parametreler

Kapalı bir ortamda uyarılabilecek titreşim biçimleri, bir teldeki veya hava sütunundaki titreşim biçimine göre çok daha çeşitlidir. Çünkü, kapalı ortam üç boyutludur. Teldeki dalgalar tel boyunca tek boyut üzerinde hareket etmek zorunda oldukları halde, odalardaki dalgalar her yöne doğru hareket edebilirler. Kapalı bir ortamın rezonans frekansları, başlıca, odanın biçimine ve büyüklüğüne bağlıdır. Odanın sert duvarları basınç artmalarının oluştuğu yerlerdir. Yani, karın yüzeyleridir. Eğer, kaynaktan çıkan sesin yarım dalga boyunun tam katları iki karşılıklı duvar arasındaki uzaklığa uyuyorsa duran dalgalar da oluşabilir. Başka karşılıklı yüzeyler arasında da aynı şey olabilir. Herhangi bir kapalı ortamı karakterize etmek için bazı akustik parametrelerden yararlanılır. Bunlar akustik çevrenin özelliklerini anlatan çok önemli değerlerdir. Kapalı bir ortamın en önemli karakteristiği yankılanma süresi 1y’ dir. Yankılanma süresi yalnızca kapalı bir ortamdaki ses için, yani yansımalara uğrayan bir ses için söz konusudur; yansımalara uğrayan bir sesin ne kadar bir sürede yok olduğunun nicel ölçüsüdür. Yankılanma süresinin uzun veya kısa olmasının yanında, sesin yok oluş biçiminin de önemi vardır. Salondaki her dinleyici, toplam etkin alanı bir miktar arttırır. Dolayısıyla, süresini azaltır. Yetişkin bir insanın soğurma özellikleri, 0,5 m2 lik açık pencereninkine, yani 0,5 sabin’ e denktir. Kalın kumaştan palto giymiş bir dinleyici sesi daha fazla soğurur. Salonda herkes paltoyla oturursa, yankılanma süresi ve dolayısıyla salonun akustik özellikleri çok değişir. Orkestranın boş salonda prova yaparken çıkardığı sesle, dolu salonda konser sırasında çıkardığı ses arasında çok fark vardır.

Akustik enerjinin homojen olarak dağılabildiği düzgün kapalı ortamlarda(7,4) ve (7,5) bağıntıları deneylere çok iyi uyan sonuçlar verir. Düzgün şekilli olmayan, yüzeyleri çok soğurucu olan veya soğurucu yüzeyleri belli bir yere toplanmış bulunan kapalı ortamlarda ise, denklemlerden hesaplanan yankılanma süreleri deneyle belirlenenlere uymaz. Kuşkusuz, bağıntıların doğru sonuç verebilmesi için, soğurma katsayılarının doğru belirlenmiş olması gereklidir. Soğurma katsayılarının doğru olarak belirlenmesi ustalık isteyen bir iştir. Bu nedenle, literatürde verilen soğurma katsayısı değerleri arasında uyuşmazlıklar olabilmektedir. Akustiğinin iyi olduğu söylenen tanınmış salonlardaki yankılanma süreleri 1,4 2,2 s arasında değişmektedir. Yankılanma süresi çok uzun olursa, yankıların birbirine karışacağı ve seslerin bozulacağı açıktır. Tersine, yankılanma süresi çok kısa ise, her ses tek başına kalır ve müzik cümlesindeki komşularından yalıtılmış olur. Akustik bir ortamda açıklığın sağlanabilmesi için yankılanma süresinin küçük olması gerekir. Seslerde dolgunluğun sağlanabilmesi içinse yankılanma süresi büyük olmalıdır. Dolayısıyla, iki isteği de olabildiğince karşılayacak ortalama bir yankılanma süresi en iyisidir. Yankılanma süresi seslerin sıcaklığını ve parlaklığını da etkiler. Bas (<250 Hz) seslerin 1y’ si orta ( 500 – 1000 Hz ) seslerinkinden daha büyükse, dinleyiciler ortamın sıcak olduğuna karar vermektedirler. Tersine, yüksek frekanslı seslerin 1y’ si orta seslerinkinden büyükse seslerin parlak olduğuna karar verilir. Yani, parlaklık ve Sıcaklık akustik bakımdan zıt kavramlardır. Dolayısıyla, ikisini de olabildiğince sağlayacak ortalama bir 1y nin bulunması gerekir. Akustik parametrelerden birisi de yankı gecikmesidir. Doğrudan gelen sesin algılandığı andan başlayarak, birinci yansımadan gelen sesin algılanmasına kadar geçen süreye yankı gecikmesi deniyor. Yankı gecikmesini, salonun verilerine bağlı olarak hesaplayabiliriz. Şekil 1′ de ki salonda, solistin çıkardığı sesin dinleyiciye doğrudan gelmesi için geçen süre

doğrudan = RD/V kadardır. Tavandan yansıyarak gelen sesin dinleyiciye ulaşması için geçen süre ise, 1 yansıyarak =(RI+R2)/V kadar olur. Bu iki süre arasındaki fark yankı gecikmesini verir: 1g-R1+R2-Rv Bir salondaki bütün koltuklar için yankı gecikmesi aynı değerde değildir. Sahneye yakın koltuklarda daha büyük olur. Tanınmış salonlarda, salonun ortasındaki koltuklar için 1g, 0,015 – 0,023 s arasında değişirken, balkonun ortasındaki koltuklar için 0,007 0,016 arasında değişmektedir. İyi bir dinleme koşulunun sağlanabilmesi için 1g’ nin 0,020 s’ den küçük olması gerekir. Yanki gecikmesi çok fazlaysa, dinleyici kendisini bir mağarada kalmış gibi güvensiz hisseder. Tersine, küçük bir yankı gecikmesi, dinleyiciye dostluk hissi, ve evindeymiş gibi bir rahatlık verir. Farklı 1g’ ler içeren bant kayıtlarıyla yapılan psiko fiziksel deneylerde, denekler, 0,015 0,020 s’ lik yankı gecikmelerini bulmuşlardır. 0,070 s’ lik bir yankı gecikmesi ise, dinleyenlerin %80″ i tarafından bozucu bulunmuştur. Buna göre, 0,020s’ den büyük yankı gecikmelerinin müziğin niteliğini bozduğu, 0,070 s den büyük yanki gecikmelerinin ise, dostluk, yakınlık ve içtenlik duygularını yok ettiği söylenebilir. Dünyanın en iyi iki konser salonu olduğu yöneticiler, icracılar, eleştirmenler ve dinleyiciler tarafından kabul edilen Viyana’ da ki Musikvereinssaal ile Boston’ da ki Symphony Hall3 de salonun ortasındaki yankı gecikmesi 0,009 ve 0,015 s; balkonun ortasındaki yankı gecikmesi ise 0,002 ve 0,007 s’ dir.

Teknik yönden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Ali ERAL’ a, bu çalışmaya işık tutmak amacıyla yaptığım röportajlara katıldığı için Suden PAMIR’ e Sinan Bökesoy’ a teşekkürü borç bilirim.

Diğer Kaynaklar DUTAR, Celal, Ses Frekans Tekniği, DÜZGÜN, Murat, Müzik ve MIDI, KUL, İlhami, Bilgisayarla Ses ve Müzik Teknolojisi, ZEREN, Ayhan, Müzik Fiziği, Suden Pamir ile yapılan Özel görüşme , Sinan Bökesoy ile yapılan Özel görüşme.